Köşe Yazısı 1
Cumhuriyet Dönemi'nde birçok yenilik yapılmış. Anayasalar, inkılaplar, kanunlar... Bunların hepsini tek bir kişi, ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk başarmış. Ama biz bütün bunlar normalmiş gibi davranıyoruz. Eğer Cumhuriyet ilan edilmeseydi, şu an hala Osmanlı dönemindeki gibi bir yaşam sürüyor olabilirdik. Başımızda her şeye karar veren bir padişahımız olurdu, toplumda özgür değil, köle olurduk ve hep birine itaat etmek zorunda kalırdık. Düşününce gerçekten de kulağa çok kötü geliyor. Bugün sizlere bahsetmek istediğim asıl mevzu ise Atatürk'ün yaptığı çok önemli kanunlardan biri olan Türk Kanunu Medenisi'dir. Türk Kanunu Medenisi batı örnek alınarak 17 Şubat 1926'da TBMM tarafından kabul edilen çok önemli bir kanundur. Eğer bu kanun olmasaydı, şu anki Türk Medeni Kanunu'na sahip olmaz ve bu kadar özgür olamazdık. Bu kanun Türkiye'nin hukuk alanında çok önemli değişmelere sebebiyet vermiştir. Öncelikle bu kanun sayesinde kişiler hukuku, aile hukuku, eşya hukuku, miras hukuku gibi kavramlar hukuk düzenimize girmiştir. Bunun dışında kadın-erkek eşitliğinin sağlanması, tek eşle evlenmenin esas alınması, kadınlara istedikleri mesleklere girebilme hakkı sağlanması, mahkemelerde tanıklık yapma, miras ve boşanma konusunda kadın ve erkeğin eşit konuma getirilmesi... Tüm bu kanun maddeleri sayesinde biz kadınlar kökleri ataerkil toplum yapısına dayanan bir devlette bu kadar özgürce düşüncelerimizi dile getirebiliyor ve erkeklerle eşit sayılabiliyoruz. Bu kanun sayesinde eşitlik ve adalet kavramalrı doğru tanımlarıyla hukuk düzenimize girdi ve yine bu kanun sayesinde kadınlar hor görülmedi, onlar da erkeklerle eşit derecede insan sayıldı. Cumhuriyet öncesi dönemler olan, Osmanlı dönemi, İslamiyet dönemi, tüm bu dönemlere baktığımızda erkeğin hep önde, hep başta, hem yöneten konumda olduğunu görürüz. Erkek güçlüdür ve hep erkeğin sözü, dedikleri daha önemlidir. Bu sebeplerden ötürü Türk Kanunu Medenisi Türk demokrasi tarihinde kadın-erkek eşitliği ve fikir özgürlüğü açısından önemli bir kırılma noktası olmuştur. Bunun için ve başka yaptığı her şey için, bizi belki de bu kadar düşünen tek erkek lider olduğu için, ulu önderimiz Atatürk'e teşekkür etmeli ve onun yolunda ilerlemeliyiz. Çünkü bizi karanlıktan aydınlığa çıkaran kişi odur. Huzur içinde uyu Atam, izindeyiz.
Ece Esginyurt
Köşe Yazısı 2
Tanzimat Fermanı'nın ilan edilmesinin üstünden geçen zaman, 80 sene. Ben doğalı ise daha 20 sene oldu. Evet, Tanzimat Fermanı'nın ilanı sırasında hayatta değildim belki, ama çok şey öğrendim bu ferman ve sağladıkları hakkında. İlk demokratikleşme çabalarımızdan biriymiş Tanzimat Fermanı. Bu fermandan sonra ise Tanzimat Edebiyatı başlamış, bu halen devam etmekte. Namık Kemal, Şinasi, Ahmet Mithat Efendi, Ziya Paşa... Bunlar hep edebiyatta batılılışma yolunda ilk adımları atmış kişiler. Hepsinin amaçları aynı, toplumu eğitmeye çalışmak. Bu dönemde bir sürü tür girmiş edebiyatımıza, gazete, makale, anı, eleştri, roman bunlardan sadece bir kaçı. Ayrıca klasisizm ve romantizm akımları etkili olmuş. Şu an ise Recaizade Mahmut Ekrem, Abdülhak Hamit Tarhan var. Bunlarla büyüyor, gelişiyoruz; ancak ben Namık Kemal'li, Ziya Paşa'lı Tanzimat Edebıyatı döneminde yaşamayı tercih ederdim; çünkü onlar ne yapıyolarsa halkın aydınlanması uğruna yapıyorlardı, şimdiki yazarlarımız ise bunu sanat uğruna yapıyorlar. Kullandıkları diller o kadar ağır ki halkımız anlayamıyor. Buna rağmen Osmanlı'yı edebiyat alanında fazlasıyla geliştirdiler. Sayelerinde bu özel gazetede bu fikirlerimi yazabiliyorum. Ve inanıyorum ki, ileri dönemlerde Tanzimat Edebiyatı sayesinde Osmanlı çok daha fazla gelişecek ve kalkınacak. Belki de 50 yıl sonra ortada Osmanlı bile kalmayacak, ancak Tanzimat Edebiyatı batılılaşma yolunda bizi hep ilerilere taşıyacak ve ileride edebiyatta hep Tanzimat Edebiyatı temel alınarak bir şeyler yapılacaktır. Mamafih, yine bu edebiyatla birlikte inanıyorum ki devletimiz daha da çağdaşlacak ve bu cahilliğinden kurtulacaktır. Cahillikten kurtulmamızın tek yolu okumaktır, Namık Kemal'ler, Şinasi'ler de bunun için varolmuştur zaten. Benim size taviyem okumaktır.
Ece Esginyurt
Ece Esginyurt
Köşe Yazısı 2
Tanzimat Fermanı'nın ilan edilmesinin üstünden geçen zaman, 80 sene. Ben doğalı ise daha 20 sene oldu. Evet, Tanzimat Fermanı'nın ilanı sırasında hayatta değildim belki, ama çok şey öğrendim bu ferman ve sağladıkları hakkında. İlk demokratikleşme çabalarımızdan biriymiş Tanzimat Fermanı. Bu fermandan sonra ise Tanzimat Edebiyatı başlamış, bu halen devam etmekte. Namık Kemal, Şinasi, Ahmet Mithat Efendi, Ziya Paşa... Bunlar hep edebiyatta batılılışma yolunda ilk adımları atmış kişiler. Hepsinin amaçları aynı, toplumu eğitmeye çalışmak. Bu dönemde bir sürü tür girmiş edebiyatımıza, gazete, makale, anı, eleştri, roman bunlardan sadece bir kaçı. Ayrıca klasisizm ve romantizm akımları etkili olmuş. Şu an ise Recaizade Mahmut Ekrem, Abdülhak Hamit Tarhan var. Bunlarla büyüyor, gelişiyoruz; ancak ben Namık Kemal'li, Ziya Paşa'lı Tanzimat Edebıyatı döneminde yaşamayı tercih ederdim; çünkü onlar ne yapıyolarsa halkın aydınlanması uğruna yapıyorlardı, şimdiki yazarlarımız ise bunu sanat uğruna yapıyorlar. Kullandıkları diller o kadar ağır ki halkımız anlayamıyor. Buna rağmen Osmanlı'yı edebiyat alanında fazlasıyla geliştirdiler. Sayelerinde bu özel gazetede bu fikirlerimi yazabiliyorum. Ve inanıyorum ki, ileri dönemlerde Tanzimat Edebiyatı sayesinde Osmanlı çok daha fazla gelişecek ve kalkınacak. Belki de 50 yıl sonra ortada Osmanlı bile kalmayacak, ancak Tanzimat Edebiyatı batılılaşma yolunda bizi hep ilerilere taşıyacak ve ileride edebiyatta hep Tanzimat Edebiyatı temel alınarak bir şeyler yapılacaktır. Mamafih, yine bu edebiyatla birlikte inanıyorum ki devletimiz daha da çağdaşlacak ve bu cahilliğinden kurtulacaktır. Cahillikten kurtulmamızın tek yolu okumaktır, Namık Kemal'ler, Şinasi'ler de bunun için varolmuştur zaten. Benim size taviyem okumaktır.
Ece Esginyurt